top of page
DANS
Bazen kelimeler yetmez; beden konuşur.
Hikayesi Olan Danslar

Flamenko – İsyanın Ayak Sesleri
Endülüs’ün yakıcı güneşi altında, çingenelerin göçebe yaşamından, ezilmişliğin, özlemin ve başkaldırının iç içe geçtiği bir beden dilidir Flamenko. Her ayak vuruşunda bastırılmış bir çığlık, her el hareketinde geçmişin titreşimi vardır. Gitar tellerinden yükselen hüzünle buluşan bu dans, ne tamamen kadınsı ne de erkekçe; o, insanın içsel çatışmasının sahneye yansımasıdır.
İspanyol topraklarının acılı tarihinden süzülerek gelen Flamenko, yalnızca bir ritim değil, bir haykırıştır.
Ateşle yoğrulmuş bedenlerin, kalabalıklar içinde yalnızlaşan ruhların dansıdır.
Seyredeni de içine alır, yavaşça yakar.
İspanyol topraklarının acılı tarihinden süzülerek gelen Flamenko, yalnızca bir ritim değil, bir haykırıştır.
Ateşle yoğrulmuş bedenlerin, kalabalıklar içinde yalnızlaşan ruhların dansıdır.
Seyredeni de içine alır, yavaşça yakar.

Tango – Arzunun Gölgesi
Buenos Aires’in arka sokaklarında, göçmenlerin özlemiyle, yalnız erkeklerin sigara dumanında şekillenen bir buluşmadır Tango. Tango bir dans değildir; bir bakışın, bir uzaklığın, bir suskunluğun ifadesidir.
İki yabancı beden birbirine yaklaşır, ama tam dokunmaz.
Her adımda bir çatışma, her duruşta bir beklenti gizlidir.
Tutku ile mesafe, aşk ile gurur, arzuyla acı arasındaki çizgide yürür dansçılar.
Tango, kalbin atışlarıyla ritim bulan bir duygudur.
İçinde tutkunun değil, bastırılmış tutkunun yangını vardır.
Dans ettikçe konuşmazlar; susarak anlatırlar.
Ve seyredenler, bir aşkın başlamasını değil, çoktan bitmiş bir ilişkinin yankısını izler gibidir.
İki yabancı beden birbirine yaklaşır, ama tam dokunmaz.
Her adımda bir çatışma, her duruşta bir beklenti gizlidir.
Tutku ile mesafe, aşk ile gurur, arzuyla acı arasındaki çizgide yürür dansçılar.
Tango, kalbin atışlarıyla ritim bulan bir duygudur.
İçinde tutkunun değil, bastırılmış tutkunun yangını vardır.
Dans ettikçe konuşmazlar; susarak anlatırlar.
Ve seyredenler, bir aşkın başlamasını değil, çoktan bitmiş bir ilişkinin yankısını izler gibidir.

Butoh – Bedenin Sessizliği
Butoh, Japonya’nın savaş sonrası çöken ruh halinden, atom bombasının gölgesinden doğan bir dans değildir sadece; o, acının ve boşluğun en çıplak ifadesidir.
Dansçılar bembeyaz boyalı bedenleriyle, bazen yerde sürünerek, bazen hareket etmeyerek, bazen sadece bir göz kırpışıyla anlatır her şeyi.
Çünkü Butoh’da beden konuşmaz; susarak haykırır.
Batı danslarının güzellik anlayışına başkaldıran bu form, çirkinliği de kutsal sayar.
Zaman donmuş gibidir, ama bir kas hareketiyle ansızın geçmişin hayaleti belirir.
Butoh, “neden dans ediyorum?” sorusuna verilmiş en karanlık, en dürüst yanıtlardan biridir.
Ve o cevap, insan ruhunun dipsiz kuyularında yankılanır.
Dansçılar bembeyaz boyalı bedenleriyle, bazen yerde sürünerek, bazen hareket etmeyerek, bazen sadece bir göz kırpışıyla anlatır her şeyi.
Çünkü Butoh’da beden konuşmaz; susarak haykırır.
Batı danslarının güzellik anlayışına başkaldıran bu form, çirkinliği de kutsal sayar.
Zaman donmuş gibidir, ama bir kas hareketiyle ansızın geçmişin hayaleti belirir.
Butoh, “neden dans ediyorum?” sorusuna verilmiş en karanlık, en dürüst yanıtlardan biridir.
Ve o cevap, insan ruhunun dipsiz kuyularında yankılanır.

Kathak – Ayakların Ritmiyle Anlatılan Hikâye
Kathak, sadece bir dans değil, anlatıcılığın bedende vücut bulmuş hâlidir.
Dansçı, çıplak ayaklarıyla zemine vurur, döner, durur; gözleriyle konuşur, elleriyle hikâyeyi örer.
Bu dans, eski Hint tapınaklarında tanrılara anlatılan mitolojik öykülerin bugüne taşınmış bir yankısıdır.
Ayak bileklerine sarılı çıngıraklar, her adımda geçmişin ezgisini çalar.
Zamanla saraylara taşınan Kathak, hem kutsalın hem zarafetin dansıdır.
Seyreden kişi, sadece estetik değil, bir masal izler. Her dönüş bir olay, her duruş bir duygudur.
Dansçı, çıplak ayaklarıyla zemine vurur, döner, durur; gözleriyle konuşur, elleriyle hikâyeyi örer.
Bu dans, eski Hint tapınaklarında tanrılara anlatılan mitolojik öykülerin bugüne taşınmış bir yankısıdır.
Ayak bileklerine sarılı çıngıraklar, her adımda geçmişin ezgisini çalar.
Zamanla saraylara taşınan Kathak, hem kutsalın hem zarafetin dansıdır.
Seyreden kişi, sadece estetik değil, bir masal izler. Her dönüş bir olay, her duruş bir duygudur.
bottom of page